İlâhî cilveye bakın; Kur’ân’daki “Zalûm ve Cehûl” vasıflı bazı esfellerce yerin dibine batırılan bir gerçek kahramanı, ölümünün 60. yılında, işte böyle, şahikaların şahikasına çıkarır. Bazen de tam aksi, şahikalardan esfellerin esfeline indirir.
10 Şubat günü Ülkücülerle Akıncıların el ele vererek tertipledikleri Abdülhamid’i anma gününde mâna ve tecelli böylesine derin, böylesine yücedir.
10 Şubat günü Ülkücülerle Akıncıların el ele vererek tertipledikleri Abdülhamid’i anma gününde mâna ve tecelli böylesine derin, böylesine yücedir.
“Büyük Doğu”nun ilk çıkış tarihi 1943′e yani ölümünün 25. yıl dönümüne kadar en azılı kaatil, en zalim despot, en vicdansız şerir bilinen ve bildirilen Ulu Hakan bugün gerçek Türk Gençliğinin, bütün sahte oluşları ifşa edici üstün ve anahtar şahsiyet örneğidir; ve Türk Tarihinde hakkı yenmiş mânası tepelenmiş en mazlum ve o nispette ulvi çehredir.
Onu meydana çıkarmakta ve nurani heykelini (agora)ya dikmekte inkılâp
çaplı bir hamle olarak “Büyük Doğu”nun hakkını da görmek gerektiğini kaydederken hâlâ Mukaddesatçı Türk Gençliğinin pınarı kabul ettiğimiz Millî Türk Talebe Birliğini sessiz ve hareketsiz görmekten son derece üzgün bulunduğumuzu belirtiriz. İnşallah geçici bir donukluk ve uyuşukluktan başka birşey değildir bu hal…
çaplı bir hamle olarak “Büyük Doğu”nun hakkını da görmek gerektiğini kaydederken hâlâ Mukaddesatçı Türk Gençliğinin pınarı kabul ettiğimiz Millî Türk Talebe Birliğini sessiz ve hareketsiz görmekten son derece üzgün bulunduğumuzu belirtiriz. İnşallah geçici bir donukluk ve uyuşukluktan başka birşey değildir bu hal…
Ulu Hakan II. Abdülhâmid Hân’ın anlaşılacağı gündür ki, Tanzimattan bugüne kadar gelen bütün sahte inkılâpların ve yalancı kahramanların içyüzleri görülecek ve tarihimizin ölüm virajı, kurtuluş istikâmetiyle beraber aydınlığa kavuşacaktır.
15 Şubat 1978
(Necip Fazıl Kısakürek – Çerçeve 4 – Büyük Doğu Yayınları)
YAHUDİ KAZIĞI
Devrindeki engeller ve çetinliklere nisbetle Türk tarihinin şüphesiz en büyük Padişahı, Ulu Hakan II. Abdülhamîd Hân, sırf melek tabiatı yüzünden ezemediği Yahudi’nin sonunda kurbanı olmuş, ona hal’ini bir Yahudi tebliğ etmiş ve Selanik’teki menfasında kendisine bir Yahudi köşkü, zindan vazifesini görmüştür.
İşte bu Abdülhamîd Hân, Yahudilik dâvasının 19. Asırda plâncısı ve aksiyoncusu (Hertzel)in, Filistin’de, Yahudilere yurt yapılmak üzere bir çiftlik kadar toprak isteğine ve buna mukabil bütün “Düyun-u Umumiye” borçlarının Yahudilerce ödeneceği teklifine şu cevabı vermiştir:
- Yahudilere yurt olarak, Filistin’de bir kurabiye kadar bile toprak vermeyi, ne pahasına olursa olsun, kabul edemem!..
Ulu Hakan bu cevabı verirken, istikbâli sezmiş ve Filistin gibi İslâm dünyasının yürek noktasına (stratejik) ehemmiyeti pek büyük bir Yahudi kazığının çakılmasına karşı çıkmıştı.
(Necip Fazıl Kısakürek – Çerçeve 4)