23 Aralık 1930’da meydana gelen
Menemen hadisesi, tarihe ‘Kubilay olayı’ olarak da geçti. Asteğmen Kubilay ile
birlikte iki bekçinin öldürüldüğü olayın Nakşîler tarafından körüklendiği
iddiasıyla binlerce mütedeyyin insan, İstiklal Mahkemeleri’ni aratmayacak
muameleye maruz kaldı. Genelkurmay ve Emniyet arşivlerindeki raporlar Kubilay’ı
katledenlerin esrarkeş olduğunu ortaya koymasına rağmen hadise, ‘irticaî
kalkışma’ şeklinde sunuldu. 105 kişinin Divan-ı Harp’te yargılandığı, 30
kişinin idamı ile sonuçlanan olaylarda bir âlim şüpheli şekilde hayatını kaybetti: Esad Erbilî Hazretleri.
84 yaşındaki Erbilî, olaya karıştığı gerekçesiyle İstanbul’da gözaltına
alındı. Menemen’e götürülerek idam talebiyle yargılandı, ancak ilerlemiş yaşı
sebebiyle cezası müebbet hapse çevrildi. 4 Mart 1931’de askerî hastanede vefat
etti. Zehirlenerek öldürüldüğü iddia edildi. Ölümünden 82 yıl sonra Zaman,
Erbilî Efendi’nin mezarını Menemen’in Kazımpaşa Mahallesi’nde, eskiden cezaevi
avlusu olan alana yapılan Safa Camii’nde buldu. Vefatından 20 yıl sonra
gömüldüğü yeri bilenlerin tespitiyle mezarı içine alınacak şekilde cami
yapılmış. Mezar taşı bile bulunmayan merhumun naaşı, kütüphane odasındaki
masanın altında. Kabrini talebeleri sessiz sedasız ziyaret ediyor.
Anne ve baba tarafından seyyid olan
Esad Erbilî Hazretleri’nin dedesi Şeyh Hidayetullah Efendi, Mevlânâ Halid-i Bağdadi
Hazretleri’nin Erbil halifesidir. Hem Nakşî hem de Kadirî icazeti alan bir
âlimdir. 1883’te İstanbul’a gelir. Fatih Camii’nde ders okutur. İstanbul’da
bütün tarikatları aynı çatı altında toplayan heyetin isteğiyle Şeyhler
Heyetinin Reisi seçilir. Bir defasında Mareşal Fevzi Çakmak ziyaretine gelir,
duasını alır. Cumhuriyet’in ilanından sonra tekke ve zaviyelerin kapatılması
gibi sebeplerle bir kenara çekilir, yalnız ilmî ve dinî sohbetler yapar.
1925’te İstiklâl Mahkemeleri ile başlayan rüzgâr onu da içine alır. Esad
Efendi, gazetelerde hedef gösterilmeye başlanır. Menemen olayında ise bir
numaralı suçlu olarak gösterilir. Başlarına gelecekleri fark eden oğlu Ali
Efendi, babasına, “Esen havayı beğenmiyorum. Evimiz ve sokağımız tarassut
altında. Bir tedbir alalım. Biz de göz önünden silinelim.” der. Erbilî
Hazretleri ise acı bir tebessümle oğluna şu cevabı verir: “Allah’ın takdiri
neyse o olacaktır. Bana öyle geliyor ki, ok yaydan çıkmış ve hakkımızda karar
alınmıştır. Yani tedbir zamanı geçmiştir.”
Esad Erbilî, 23 Aralık 1930’da
İstanbul’da tutuklanarak Menemen’e sevk edilir. İdam talebiyle yargılanır. Yaşı
84 olduğu için yürümekte bile zorlanıyordur. İlerlemiş yaşı sebebiyle cezası
müebbete çevrilir. Oğlu ise idam edilir. Hapishanedeyken üremi tedavisi için
askerî hastaneye gönderilir. Rahatsızlığı artınca doktor, ‘iyileşmeniz için
gerekli’ diyerek her gün iğne yapmaya başlar. Tedavisi devam ederken 4 Mart
1931’de gece vakti vefat eder. İddialara göre damar içi enjeksiyon ile potasyum
verilerek zehirlenmiştir. Naaşı ailesine verilmez, cenaze namazının kılınmasına
bile izin verilmeden Menemen’de defnedilir.
Erbilî’nin mahkemeye son sözleri:
90'a merdiven dayadım, 20 senedir kendimi ölü farz ediyorum
Menemen’de Divan-ı Harp (Askerî Mahkeme) kurulduktan sonra yargılama üç ana
kategoride ilerledi. İlk etapta dönemin Türk Ocakları’nın siyasî havası içinde
kendisine ‘Koplay’ (Kubilay) denilen Mustafa Fehmi’nin öldürüldüğü
provokasyonun içinde bizzat yer alan altı isimden yalnızca üçü dava
edilebildi. Olaya fiilen karışan Derviş Mehmed, Şamdan Mehmet, Hacı Topuzoğlu
Sütçü Mehmet ölürken; Mehmet Emin, Nalıncı Hasan ve Ali Oğlu Hasan (Küçük
Hasan) mahkemede yargılandı. Mehmet Emin idam edildi. Menemen’deki provokasyonla
hiçbir alakası olmadığı halde Erbilî Hazretleri ve etrafındakiler de ikinci
fasılda Divan-ı Harp karşısındaydı. Son olarak memleketin dört bir yanından
toplanan Nakşî, Rufaî, hatta Mevlevî alim ve hocalar sözde ‘irticaî kalkışma’
teşkilatının üyeleri olarak yargılandılar. Divan-ı Harp Reisi Mustafa
Muğlalı’nın Anadolu Ajansı’na 16 Ocak 1931’de verdiği demece göre, 165 kişi
lüzum-u muhakeme yani yargılanma talebiyle mahkeme huzuruna çıkarıldı.
Esad Erbilî’nin aleyhinde Menemen
tahrikini planladığı iddiasıyla bir de mektup uyduruldu. Erbilî Hazretleri bunu
kabul etmedi. Mahkemede vasiyetini okudu ve son olarak şöyle konuştu: “90
yaşımdayım (O tarihte 84 yaşında ancak 90’lı yaşlara geldiğini söylemek
istiyor.) 20 seneden beri kendimi ölü farz ediyorum. Türklüğe hizmetim
olduğundan oğlum İngilizler tarafından Bağdat’tan nefyedildi…”
‘Bu olaydan sonra Menemen sustu’
Esad Erbilî Hazretleri’nin kabrinin bulunduğu Safa Camii’nin 52 yıllık
imamı İrfan Kahraman, caminin bulunduğu alanın eskiden cezaevi olduğunu ve
idamların burada gerçekleştirildiğini söylüyor. 71 yaşındaki Kahraman, caminin
yapımı esnasında toplu mezar gibi dozerle çıkarılan çok sayıda kemik
yığınlarına rastlandığını aktarıyor. Asıldığından ailesinin haberi olmayan
birçok mazlumun olduğunu iddia eden Kahraman, yakınlarının idam edildiğini
sonradan öğrenen kişilerin yıllarca sessiz bir şekilde gelip mezarı belli
olmayan yakınlarına camide Fatiha okuyup gittiğini anlatıyor.
Esad Erbilî’nin kabrini ziyarete
gelenlerin 2000’li yılların başına kadar sorguya çekildiğini belirten Kahraman,
“Camiye kimler geliyor?” diye onlarca soruşturma geçirdiğini aktarıyor. “Düne
kadar rahat bırakmadılar. 10 yıl önce bir komutan geldi. ‘Burada bir peder
yatıyormuş nerde o?’ diye sordu. Koca Sultan burada yatıyor ama bir kabir bile
yapılamadı. Konya’da, İstanbul’da akrabaları var. Çok eziyet görmüşler.
Gelmiyorlar, gelemiyorlar. Dünyanın bir ucundan araştırarak gelen, dua edip
geri dönen insanlar var. Fakat Menemenli bilmiyor burayı.” Kahraman sorulara
ise “Burası mezarlık, benim burada babam, dedem yatıyor diyen geliyor, Fatiha
okuyup gidiyorlar.” cevabını verdiğini ifade ediyor.
O dönemi yaşayan ya da duyan
yaşlıların hâlâ korktuğunu ve bu nedenle konuşmak istemediklerinin de altını
çizen Kahraman, “Menemenli o tarihten sonra sustu. Çünkü olayı gördüm, duydum
diyeni asmışlar.” ifadelerini kullanıyor. Komşuları Ayşe ninenin yaşadığı
travmayı ise şöyle anlatıyor: “Komşumuz Ayşe nine yaşlı bir kadındı. Hiç konuşmazdı.
Küçük kızım bir gün, ‘Ayşe nine niye hiç konuşmuyorsun?’ diye sordu. O da,
‘Kızım duydum, gördüm diyeni astılar. Bir gece evimin kapısını kırıp girdiler,
eşimi götürdüler. Konuşup yanlış bir şey söylemekten korkuyorum.’ dedi. Düne
kadar kimse arasında bile konuşmazdı bu olayları.”
Olaya aylar öncesinden zemin
hazırlandı
Olaydan 5 ay önce o zamanların en çok satan Vakit gazetesinde 18 Temmuz
1930 tarihli haberi şöyledir: “Erenköyü’nde bir dedikodu: Yüzlerce müridi olan
bu esrarengiz şeyh kimdir?” Cumhuriyet ve Akşam gibi gazeteler de tarikatlara
yönelik yaptıkları haberlerle aralık ayının faciasını hazırlar. Basındaki
tarikat adamlarına başlayan saldırı Menemen’e zemin teşkil eder.
30 Aralık 1930 günü Manisa’dan
Menemen’e gelen ‘Mehdi Mehmet’ lakaplı Giritli Mehmet ve etrafına cahil,
esrarkeş 5 kişi toplar. Olay sonrası ceplerinden çıkan esrarın dirhemi bile
tutanaklara geçmiştir. Mehmet ve arkadaşları, Menemen’in merkezindeki jandarma
karakolunun karşısındaki camiye gelerek halkı çevresine toplanmaya çağırır. Ne
olup bittiğini anlayamayan halk, ürker. 70 bin askerinin yolda olduğunu
söyleyen Mehmet, bağırıp çağırır, şeriatı ilan ettiğini belirtir. Hadisenin
yakınındaki kışlada nöbetçi bulunan asteğmen Kubilay, yanına bir manga asker
alıp meydana gelir. Aradan hayli zaman geçmesine rağmen ortada hiçbir hükümet
otoritesi yoktur. Kubilay askerlerini geride bırakıp Mehmet’in üzerine yürür ve
iki tokat vurur. Yere düşen Mehmet, Kubilay’ın ayağına kurşun yağdırır. Kendi
başlarına ne geleceğini kestiremeyen jandarmalar, şaşkınlıkla geriye dönüp
kaçar. Mehmet ise Kubilay’ın üstüne atlayıp bıçağıyla kafasını vücudundan
ayırır. Halk dört bir yana kaçışırken büyük bir bölük asker olay yerine gelir.
Mehmet ve arkadaşlarının üzerine mitralyözle ateş yağdırır. Mehmet ve 3
arkadaşıyla birlikte iki masum bekçi de olay yerinde can verir. Diğer iki kişi
kaçar fakat daha sonra yakalanır. Menemen küçük bir yerdir ve yaklaşık yarım
saat olaylara hiçbir hükümet yetkilisi müdahale etmemiştir. Birçok şahit ise
olaydan sonra yakalanan Mehmet’in arkadaşlarından Mehmed Emin’in “Hani bize
para vereceklerdi? Bu nasıl iş?” diye aktarır.
Kubilay’ı öldürenler esrarkeş çıktı
Menemen olayının bir numaralı
hedefi, Esad Erbilî Hazretleri’ydi. Hadiseyi çıkaran baş aktör ise esrarkeş
Giritli Mehmet’tir. Zaman’ın 24 Aralık 2007’de manşetten duyurduğu dönemin
Genelkurmay Başkanlığı ve Emniyet’ine ait resmî kayıtlar ve belgeler, Kubilay’ı
katledenlerin esrarkeş olduğunu belirtiyor ve dönemin yerel idarecilerini
(jandarma komutanı ve kaymakam) haberdar olmalarına rağmen olaylara seyirci
kalmakla suçluyordu.
Zaman-23.12.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır. Teşekür ederiz..