Bir zamanlar Osmanlı'nın Yemen'de
ne işi var diye soruluyordu? Şimdi de Afganistan'da ne işimiz var deniyor. Bir
ansiklopedi açıp, Afganistan'la ilgili iki satır okusalar Afganistan'ın Türk
tarihindeki önemini anlarlar.
MUKADDES EMANETLER
Mekke Şerifi Hüseyin'in isyan
hazırlığına girişmesi üzerine 28 Mayıs 1916'da Fahreddin Paşa Medine'ye gönderildi.
Fahreddin Paşa asilerden önce Medine'ye ulaşarak savunma
tedbirlerini aldı. Şerif Hüseyin, 3 Haziran'da Medine çevresindeki demiryolunu
ve telgraf hatlarını tahrip etti. 5-6 Haziran gecesi Medine karakollarına
saldırdıysa da geri püskürtüldü.Fahreddin Paşa şehri savunurken ilk iş olarak, Medine'de
bulunan Hazreti Peygamberimizin mukaddes emanetlerini İstanbul'a
göndermişti.
Fahreddin Paşa, Medine'de bulunduğu
süre içerisinde halkla iç içe olarak bölgedeki Araplar'ı yanına çekti.
Mekke'deyse Vali Galib Paşa'nın beceriksizliği yüzünden büyüyen isyan sonucunda
şehir asilerin eline geçmişti Medine dışındaki şehirler kısa sürede asiler
tarafından işgal edildi. Fahreddin Paşa ise kısıtlı imkânlarına rağmen bölgeyi
savunmaya devam etti.
ÇEKİRGE TAVASI
Hicaz demiryolunun Medine'ye yakın
olan Müdevvere İstasyonu'nun asiler tarafından ele geçirilmesinden sonra Medine
Kalesi kuşatıldı. Fahreddin Paşa çölün ortasında çevresiyle irtibatı kesilmiş
bir kaleyi savunmaya başladı.
Yardım alınamadığı için açlık,
susuzluk ve hastalıklar baş göstermeye başlamıştı. Fahreddin
Paşa, bu şartlar üzerine 7 Haziran 1918'de çekirge yenmesiyle ilgili
bir tebliğ yayınladı:
"Çekirgenin serçe kuşundan ne
farkı var? Yalnız tüyü yok. O da serçe gibi kanatlı uçuyor. Bitkilerle
besleniyor, temiz ve taze şeyler yiyor. Hem de tiryaki ve keyif sahibi, tütün
ve limondan pek zevk alıyor. Bedevilerin başlıca gıdası çekirgedir. Bedeviler
sağlamlıklarını ve zindeliklerini yedikleri çekirgelere
borçludurlar"
Çekirgeleri doktorlara tetkik ve
tahlil ettirdiğini söyleyen Fahreddin Paşa çekirgenin özelliklerini övdükten
sonra dört çeşit de çekirge yemeği tarif etmişti.
PAŞAYI BAĞLAYIP MEDİNE'Yİ TESLİM
ETTİLER
Bu arada mağlubiyeti kabul eden
Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalamıştı.
Mütareke şartlarına göre Medine'yi teslim etmesi istenen Fahreddin
Paşa bunu kabul etmedi. Mondros'tan sonra 72 gün daha Medine'yi
savundu.
Fahreddin Paşa teslim olmayacaktı.
Bunun üzerine İstanbul, paşayı komutanlıktan aldı. Yerine atanan Albay Ali
Necib Bey teslim görüşmelerini yürüttü. Ancak İngilizler ve Araplar, Fahreddin Paşa'nın teslim olmasını şart koştular. Bunun üzerine
komutan vekili Ali Necib Bey, İngilizler'le paşayı teslim etmek için
anlaştı.
Ali Necib Bey ve yanındakiler,
Peygamberimizin türbesinin yakınlarında bir yerde bekleyip, teslim olmayanFahreddin Paşa'nın, yanına gittiler. Hatırını sormaya
geldiklerini zanneden Fahreddin Paşa'nın gözüne kül atıktan sonra üzerine atlayarak
bağlayıp, 10 Ocak 1919'da İngilizler'e teslim ettiler. Fahreddin Paşa bu hadiseyi 'hayatımın en acı günü' diye
anlatır.
Çöl Kaplanı Afganistan elçisi
Asıl adı Ömer Fahreddin olan Medine
savunucusu 1868'de Rusçuk'ta doğdu. 1891'de kurmay okulunu bitirerek kurmay
yüzbaşı olarak orduya katıldı. Balkan savaşlarında ve Birinci Dünya Savaşı'da
çeşitli cephelerde görev yaptı. Medine müdafaasından dolayı Çöl Kaplanı diye
anıldı. 27 Ocak 1919'da savaş esiri olarak Mısır'a götürüldü. 5 Ağustos 1919'da
da Malta'ya sürgün edilip, burada 2 yıl 33 gün tutuklu kaldı.
Malta'da İngilizler'in baskısına
rağmen "Ben bu elbiseyi Harbiye'den mezun olduğumdan beri hiç
çıkarmadım" diyerek subay elbiselerini giymeye devam etti. Sürgündeyken,
işgal kuvvetleri tarafından kurdurulan Nemrud Mustafa mahkemesince ölüme mahkûm
edildi.
Ankara hükümetinin çabalarıyla 8
Nisan 1921'de Malta'dan kurtuldu. Bir süre Rusya'da faaliyet gösterdikten sonra
Anadolu'ya döndü. 9 Kasım 1921'de Afganistan elçiliğine tayin edildi. Elçiliği
döneminde Türk-Afgan dostluğunu geliştirdi. 12 Mayıs 1926'da Türkiye'ye döndü.
Askeri Yargıtay Divanı'nda çalıştı. 5 Şubat 1936'da tümgeneral rütbesinden
emekli oldu. 22 Kasım 1948'de kalp krizinden vefat etti. Aşiyan mezarlığında
toprağa verildi.
"Ya Resulullah ben seni
bırakamam"
Fahreddin Paşa, kuşatma başlamadan
evvel kaleyi tahliye etmesini teklif eden İstanbul hükümetine; "Medine
Kalesi'nden Türk bayrağını ben kendi elimle indiremem, Eğer mutlaka tahliye
edecekseniz buraya başka bir kumandan gönderin" cevabını vermiş ve
İngilizler'le Araplar'a teslim olmaktansa Hazreti Peygamber'in mezarını havaya
uçurarak kendisini feda edeceğine dair yemin etmişti.
Kuşatma sırasında Ravza-i
Mutahhara'da, yani Peygamberimizin mezarında devamlı olarak dua eden Fahreddin Paşa duygularını şöyle ifade ediyordu:
"Kalk! Kalk ya Muhammed!..
Allah'ın Resulü kalk! Ve sana inanan, senin için burada çarpışanlara görün!...
Allah'ın yardımını bize ulaştır!" 2 Nisan 1918 cuma günü Harem-i Şerif'te
hutbe okuyan Fahreddin Paşa, Türk sancağını göğsüne sarmış,
sağ kolunu Peygamber Efendimizin mezarına doğru uzatarak yüksek bir sesle 'Ya
Resulullah ben seni bırakamam' diye haykırmıştı.
Cumhurbaşkanlığı forsundaki altı
devlet Afganistan'da hüküm sürmüştü
Afganistan, tarihimizde önemli yeri
olan bölgelerdendir. Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan 16 devletten altısı
Afganistan'da hüküm sürmüştü. Akhunlar, Babür İmparatorluğu, Timur
İmparatorluğu, Gazneliler, Harizmşahlar ve Büyük Selçuklular Afganistan'a hakim
olmuşlardı.
Afganistan'da Gazneliler'in
başkenti
Sâmânî devletinin 10. yüzyılın
sonlarına doğru zayıflaması üzerine ordunun büyük kısmını teşkil eden Türkler,
Sebük Tegin liderliğinde Afganistan'da Gazne şehri merkez olmak üzere Gazneli
devletini kurmuşlardı.
Bugün Gazetesi-Erkan Afyoncu-
25.03.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır. Teşekür ederiz..