15 Nisan 2012 Pazar

Demokrat Yazarımız Güneri Civaoğlu Ne Yazmış...


Tarihi MGK toplantısının, komutanlar arasındaki değerlendirmesi şöyle:

"Kurbağayı içinde soğuk su olan tencereye atarsınız... Az sonra başına geleceklerden habersiz, yüzmeyi sürdürür. 
Tencerenin altındaki ateşi yakarsınız... Suyun yavaş yavaş kaynadığını farketmez. Çünkü yükselen ısıya alışır. 
Su iyice kaynadığında, artık çok geçtir. Reflekslerini yitirmiştir.
Oysa kurbağayı, doğrudan kaynar suya atsaydınız... Derhal tencereden dışarı fırlardı.
RP, laisizm dışı uygulamaları, kurbağanın içinde bulunduğu suyun yavaş yavaş ısıtılması gibi bir taktikle toplumsal yaşama ve devlet hayatına sokuyordu.
Su kaynadığında artık çok geç olacaktı. Toplum alışacaktı. Refleksler körlenmiş olacaktı."
Bu sözler, laisizm adına tepki koyan sivil kesimin silahsız güçlerinin ve silahlı kuvvetlerin aymazlığa düşmediğinin simgesel anlatımıdır.
Ve başka sürpriz görüntüye işaret edeyim.
Galiba... Asıl, son MGK toplantısında, sıcak suya kurbağa atıldı. 
Birilerinin hayli haşlandığını söyleyebilirim. 
Tekke mensuplarına - tekkelerin kapatılması - açıklamasına imza koydurtmak az şey mi?
KRİTİK DEYİMLER
BU toplantıda neler söylendiğini... 
Kimin sık sık tuvalete kalktığını... 
Kimin bunalımdan kendine bir Başbakanlık postu çıkarmak için taraftar aradığını, haberlerde ve notlarda okuyorsunuz.
Ben, asıl dikkati çeken bazı kritik deyimler üzerinde duracağım. 
Bunlardan birincisi...
MGK açıklamasının sonlarındaki - görüşlerin hükümete bildirilmesi - cümlesidir.
Bu ifade yadırganmıştır. 
"Neden - hükümete tavsiye edilmesi - değil de, - bildirilmesi - denilmiştir?"
Bu konuda spekülasyonlar yapılıyor.
Oysa... Bu deyimin kullanılması Anayasa emridir. 
Anayasa'nın 118. maddesinin 3. fıkrasında "Milli Güvenlik Kurulu; devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili kararların alınması ve gerekli koordinasyonun sağlanması kohusundaki görüşlerini Bakanlar Kurulu'na bildirir" denilmektedir. 
Bakınız Anayasa'nın kullandığı kelime "bildirir".
O nedenle konunun duyarlığı bağlamında "MGK tepeden bakarak, hükümete emir verircesine bildirimde bulunuyor" yorumları yanlıştır. 
Peki... "Bildirir" de ne olur?
Anayasa'da aynı maddenin 4. fıkrası bu konuda şöyle diyor:
"................ Milli Güvenlik Kurulu'nun alınmasını zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar, Bakanlar Kurulu'nca öncelikle dikkate alınır."
Yani...
MGK kararlarının hiyerarşideki yeri, "emredici" değil.
Ama hükümet tarafından "ister uyulup, ister uyulmaz" bir - tavsiye - de değildir.
Hükümet, bu önerileri öncelikle dikkate almak zorundadır. 
Sözün kısası... 
Hükümet, bu son MGK'da saptanan kararları öncelikle dikkate alacak ve uygulamalarının omurgası yapacaktır. 

YAPTIRIM

BİLDİRİDE dikkati çeken bir diğer kelime "yaptırım" olmuştur. 
Sondan ikinci paragrafın şu cümlesi hala tartışılıyor:
"Açıklanan bu esaslar aksine davranışların, toplumumuzda huzur ve güveni bozarak yeni gerginliklere ve - yaptırımlara - neden olacağı değerlendirilmiş..."
Şimdi soruluyor: 
"Hangi yeni yaptırımlara?"
Çünkü "yaptırımın" lügat anlamı "müeyyide."
"Asker, açıklamaya bu kelimeyi koydurtarak, aba altından sopa göstermiş ya da gelecek için bir gerekçe notu mu düşmüştür?"
Bu sorunun yanıtını Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile konuştum.
"Hiç öyle bir maksat sezmediğini... Kelimenin böyle bir amaç taşımadığını... Anayasa ilkelerinin korunması için Milli Güvenlik Kurulu'nun - ek önlem ve yaptırımlar (müeyyideler) isteyebileceği - yolunda yorumlanması gerektiğini" söyledi. 
Peki... Metinde bu kelime dikkatini çekmemiş miydi?
Yanıtı şöyle oldu:
"Çeşitli metinler ve ifade taslakları ortaya çıkmıştır. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri, bunları bütünleştirerek bir ara taslak kaleme almıştır. 
Sonra herkes, bu taslak üzerinde görüşlerini bildirdi. Açıklama son şeklini aldı."
Bence "yaptırım" kelimesi hala tam sisler içindedir. Tam açıklığa kavuşmuş değil. 

BUNDAN SONRASI

BU tarihi bildirinin yorumlamasını, MGK eski Genel Sekreteri Org. Doğan Bayazıt'tan istedim.
Şöyle dedi:
"Bu bildiri kadar, hatta daha önemli olan sonrasıdır. 
Bildiride yer alan hususların hükümet tarafından ne derece... hangi samimiyet ve etkinlikle uygulanacağı önemlidir. 
Asıl o aşamalar çok tartışmalar yaratacak kanısındayım."
Öngörülen tedbirlerden bazılarının uygulanmasına hiç olanak vermiyorum. 
Eğer hükümetin uygulamaları yeterli olmazsa, laik demokrasi için tehlike sürerse, yakında bir başka toplantının hangi kaynar su üslubunda olabileceğini hissediyorum. 
Türkiye, gerilimin gittikçe tırmadığı bir talihsiz yörüngede. 
Bu hükümetle çıkabilmesi çok zor.

02.03.1997-Milliyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alınmıştır. Teşekür ederiz..